Eşi görülmemiş bir krize dönüşen Covid 19 salgını güven odaklı iletişimin önemini bir kez daha ortaya koyarken, iletişim kanallarını, mesajlarını ve aksiyonlarını sürece uygun yöneten kurumlar krizi fırsata çevirerek, güvenilir birer kaynak olarak konumlandı

COVID-19 salgını, birçok sektör gibi halkla ilişkiler alanında da taşların yerinden oynamayasına sebep oldu. Bilgi kaynaklarına olan güven önemli ölçüde azalırken, sahte haber ve yanlış bilgilerle dolu içeriklerin tetiklediği panik havası günlük gerçeğimize dönüştü. Küresel salgın o kadar olumsuz bir ortam yarattı ki, insanlar yeni veya bilinmeyene karşı büyük bir güven kaybı ve korku taşımaya başladı.

Bu süreç hemen hemen tüm kurumları ve paydaşlarını etkisi altına aldı. Her ne kadar koşullar zorlu olsa da, aynı zamanda PR dünyası için fırsatlarla dolu bir dönemin de kapısını araladı. Kriz iletişimi ve iç iletişimin en iyi uygulamalarının zor zamanlarda nasıl birer aydınlatıcı yol haritası sağlayabileceğini gördük. Ayrıca, güven oluşturmaya odaklı PR stratejisinin doğru kullanımıyla, şirketlerin kriz sırasında büyüyebileceği ve piyasalar yavaş yavaş yeni normale doğru ilerlerken, bu süreci hazırlık için kullanabilecekleri de ortaya çıktı.

İç iletişim kritik bir rol oynadı

Böyle zamanlarda, insani dokunuşun önemi yadsınamaz. Bu alanda yapılan uluslararası bir ankete katılanların yüzde 78’i kurumların, çalışanlarının işyerinde virüsten korunmasını sağlama ve virüsü topluma yaymama sorumluluğu olduğu görüşünde. Bu süreçte iç iletişim ise neredeyse tüm sektörlerden büyük ilgi gördü.  Çalışanlar yeni çalışma ve çevrimiçi işbirliği metotlarını öğrenmek zorunda kalırken, iletişim profesyonelleri olumlu bir çalışan deneyimi yaratarak çalışanlara güç verdiler.

OptimoreGroup olarak bu süreçte müşterilerimize, çalışanlarının ihtiyaçlarını karşılamaları ve önceliklendirmeleri için stratejik yol haritaları hazırladık.  Çalışanların hedeflerine odaklanabilmeleri için süreçle ilgili bilgi sahibi olduklarından ve kurumlarına olan güvenlerinden emin olmalıydık.  Hayat evlerde hapsolmuşken ve iş- özel hayat arasındaki denge bozulmuşken, çalışanların ihtiyaçlarını önceliklendirerek, birbirleriyle etkileşim halinde olmalarını sağlayarak, uyumlu bir ekip ve olumlu bir çalışma ortamı yaratılmasına destek olduk.

İletişim uzmanları olarak bu süreci zihinsel ve fiziksel iyiliği korurken, çalışanların morallerini yükseltmek ve becerilerini geliştirmek için bir fırsat olarak da görerek adımlarımızı buna göre attık. OptimoreGroup’un Türkiye temsilciliğini yürüttüğü lider küresel PR ağı Worldcom Güven Endeksi’ne (WCI) göre salgın aynı zamanda liderlerin çalışanlarının yeteneklerini geliştirmek ve yeni beceriler elde etmeleri için nereye odaklamaları gerektiği konusunda da güvenini artırdı. Bu konu, WCI 2019’da 16.’ıncı sırada yer alırken, 2020’de 1. sıraya yükseldi.

Bilgiye doğru kanaldan erişim kritik hale geldi

Salgın sürecinde öne çıkan bir diğer konu da iletişimde açıklığın ve şeffaflığın önemi oldu. Doğru bilginin çalışanlar, paydaşlar, müşteriler, iş ortakları arasında dağılımı, herkesin bilgiye erişiminin sağlanması kritik hale geldi.  Ellerinde önceden hazırlanmış kriz iletişim rehberleri ve kriz ekipleri olan kurumlar daha önce eşi benzeri görülmemiş olan bu sürecin yönetiminde öne çıktılar. Paydaşlara ulaşmak, süreçle ilgili gerekli adımların atıldığını aktarmak ve işlerinin etkilenmemesini sağlamak güveni oluşturmada önemli bir rol oynadı. Yine bu alanda yapılan bir diğer araştırmaya katılanların yüzde 84’ü, çalıştıkları şirketin kendilerini virüs ve virüsle mücadelede kaydedilen ilerleme hakkında bilgilendiren güvenilir bir kaynak olmasını talep etti.

İletişim profesyonelleri, iletilen mesajların tonunu belirlemekten, mesajı iletmek için doğru kanalların seçimine kadar yaşanan tüm süreçte kritik bir rol oynadılar. Örneğin, salgında e-mail açma oranlarının önemli ölçüde artması kurumsal iletişim için bu kanalı kritik bir araç haline getirdi.

Kanal stratejisindeki değişimler hız kazandı

Sokağa çıkma yasakları sırasında ekran başında geçirilen süre ve sosyal medyaya ilgi önemli ölçüde arttı. Uzaktan çalışan insan sayısındaki artış markaların sosyal medya stratejilerini yeniden değerlendirmelerine ve kitlelerinin yeni davranış kalıplarına uyum sağlamalarına olanak tanıdı. COVID-19’dan önce müşterileriyle etkileşim kurmak için geleneksel yöntemleri seçen birçok marka, stratejilerini değiştirdi ve zamanın ruhuna uyum sağladı.

OptimoreGroup olarak salgın sırasında müşterilerimize iletişim kanallarını belirleme ve önceliklendirme konusunda destek sunmak için;

  • Çeşitli sektörler için özelleştirilmiş veri raporları hazırladık,
  • İletişim kanallarındaki değişimi göstererek, müşterilerimize gerektiğinde yeni kanallar açmaları konusunda danışmanlık verdik,
  • Pazardaki değişim ve tüketici ihtiyaçlarına uygun revize edilmiş içerik sağladık.

COVID-19 iş yapma biçimimizi tümden değiştirirken, iletişim profesyonelleri bu süreçte kurum ve tüm paydaşlarına ihtiyaç duydukları bilgiyi etkili iletişim araçlarıyla doğru zamanda sunan kritik birer aktör olarak konumlandılar. Görünen o ki, insanlık tarihine damgasını vuran, eşi görülmemiş kriz süresi boyunca insanların kalplerine ve zihinlerine dokunmak gittikçe daha önemli hale gelirken, liderler ve kurumlar PR’ın gerçek değerini anladı ve çok daha fazlasını sunabileceğini gördü.